Oslo Dunk Pozisyonu, Deniz Hukuku kapsamında özellikle Deniz Yetki Alanlarının Belirlenmesi konusunda ortaya çıkan ve tartışmalara yol açan bir kavramdır. Bu pozisyon, özellikle coğrafi olarak birbirine yakın ve karşılıklı kıyılara sahip devletler arasındaki deniz sınırlarının belirlenmesinde önem kazanmaktadır.
Oslo Dunk Pozisyonu, bir devletin kıyılarının şekli, uzunluğu veya coğrafi özelliklerinin, Deniz Hukuku Sözleşmesi uyarınca belirlenen deniz yetki alanlarını (özellikle Kıta Sahanlığı ve Münhasır Ekonomik Bölge) etkileyebileceğini savunan bir yaklaşımdır. Bu yaklaşıma göre, bir devletin coğrafi olarak dezavantajlı bir konumda olması (örneğin, diğer devlete göre daha kısa bir kıyı şeridine sahip olması veya kıyılarının girintili çıkıntılı olması), adil bir deniz sınırı belirlemesi için dikkate alınması gereken bir faktördür.
"Oslo Dunk Pozisyonu" terimi, Norveç'in deniz sınırlarının belirlenmesi konusundaki tutumundan kaynaklanmaktadır. Norveç, özellikle Kuzey Denizi ve Barents Denizi'ndeki komşularıyla olan deniz sınırlarının belirlenmesinde, coğrafi dezavantajlarını vurgulamış ve bu dezavantajların, sınırların adil bir şekilde çizilmesinde dikkate alınması gerektiğini savunmuştur. Bu tutum, uluslararası deniz hukuku literatüründe "Oslo Dunk Pozisyonu" olarak anılmaya başlanmıştır.
Oslo Dunk Pozisyonu'nun temel ilkeleri şunlardır:
Oslo Dunk Pozisyonu, Uluslararası Adalet Divanı (UAD) ve diğer uluslararası mahkeme kararlarında doğrudan kabul görmüş veya reddedilmiş kesin bir kural değildir. Ancak, UAD ve diğer mahkemeler, deniz sınırlarının belirlenmesinde hakkaniyet ilkesinin ve ilgili tüm faktörlerin dikkate alınması gerektiğini vurgulamıştır. Bu bağlamda, Oslo Dunk Pozisyonu'nun temelindeki coğrafi dezavantajın dikkate alınması gerektiği fikri, bazı mahkeme kararlarında dolaylı olarak kabul görmüştür.
Örneğin, UAD'nin bazı deniz sınırı davalarında, bir devletin coğrafi olarak dezavantajlı konumda olmasının, diğer devlete daha fazla deniz alanı verilmesi gerektiği sonucuna varılmasına yol açtığı görülmüştür. Ancak, bu tür kararlar, her zaman Oslo Dunk Pozisyonu'nun doğrudan bir sonucu olarak yorumlanmamalıdır.
Oslo Dunk Pozisyonu, bazı eleştirilere de maruz kalmaktadır. Eleştirilerin temel noktaları şunlardır:
Türkiye, deniz sınırlarının belirlenmesinde Oslo Dunk Pozisyonu'nu doğrudan kabul etmemektedir. Ancak, Türkiye, Doğu Akdeniz'deki deniz yetki alanları konusunda, coğrafi özelliklerini ve adaların etkisini dikkate alarak, hakkaniyet ilkesine uygun bir çözüm bulunması gerektiğini savunmaktadır. Özellikle Meis Adası'nın Türkiye ana karasına yakınlığına rağmen, geniş bir deniz yetki alanına sahip olmasının hakkaniyete aykırı olduğunu belirtmektedir.
Oslo Dunk Pozisyonu, deniz hukukunda karmaşık ve tartışmalı bir konudur. Bu pozisyon, coğrafi dezavantajın deniz sınırlarının belirlenmesinde dikkate alınması gerektiğini savunurken, belirsizlik, istikrarsızlık ve kötüye kullanım gibi eleştirilere de maruz kalmaktadır. Uluslararası mahkemeler, bu pozisyonu doğrudan kabul etmemiş olsalar da, hakkaniyet ilkesinin ve ilgili tüm faktörlerin dikkate alınması gerektiğini vurgulamışlardır. Bu nedenle, Oslo Dunk Pozisyonu, deniz sınırlarının belirlenmesinde dikkate alınması gereken önemli bir faktör olarak değerlendirilebilir.